Çakır, Riyad’da yapılan zirve sonrası İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Arap liderlerini hedef alan tehditlerini hatırlatarak, “İsrail’in tehditkâr üslubu, Müslüman ülkelerin dağınıklığından beslenmektedir. Her sessizlik, her yetersiz tepki, işgalci politikanın cesaretini büyütmektedir. Doha bu zinciri kırmak için bir fırsattır” dedi.

“ABD’nin Politikaları İkiyüzlülüğün En Açık Örneği”

ABD’nin İsrail’i koşulsuz destekleyen tutumuna değinen Çakır, “Katar’a yönelik saldırıda da görüldüğü gibi, ABD işgalin hem diplomatik kalkanı hem de stratejik sponsoru konumundadır. Kızılderililere yönelik politikalarıyla ‘Vahşi Batı’ olarak anılan Amerika, bugün de aynı zihniyetle Filistin’de mazlumların kanı üzerinden siyaset yapmaktadır” diye konuştu.

“İbrahim Anlaşmaları Filistin’in Tasfiyesi İçin Kullanılıyor”

2020 yılında imzalanan İbrahim Anlaşmaları’nın barış değil, işgalin diplomatik aygıtı olduğunu belirten Çakır, “Bu anlaşmalar, Siyonist İsrail’in yayılma stratejisinin bir parçasıdır. Doha’da, bu anlaşmalara taraf olan ülkelerin geri çekildiklerini açıklamaları, İslam dünyasının onuru açısından tarihi bir zorunluluktur” ifadelerini kullandı.

Çakır, zirveden çıkacak sonuçların yalnızca kınama cümleleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayarak, “Bugün alınacak kararlar, yarının tarih kitaplarına ya onurlu bir direniş sayfası ya da utanç vesikası olarak yazılacaktır. Boş bildiriler mazlumlara umut olmaz; gerçek umut, somut yaptırımlar ve ortak kararlılıkla mümkündür” dedi.