TRend Medya canlı yayınında gündemi değerlendiren Akar, siyaset üstü bir noktada ortak bir vicdan çağrısı yaptı. İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan sürecin, Türkiye’de yalnızca siyasal muhalefeti değil, temel hak ve özgürlükleri savunan herkesin ortak kaygısı haline geldiğini belirtti.

“ELEŞTİRİLERE KATILIYORUM, DAHA ÇOK BULUŞMALIYIZ”

Özellikle son süreçte farklı siyasi partilerden gelen “iletişim kopukluğu” eleştirilerini samimiyetle kabul ettiğini belirten Erkan Akar, şu ifadeleri kullandı:

“Doğrudur, biz bu yoğunluk içinde kimi zaman ulaşmamız gereken sivil toplum kuruluşlarına, diğer siyasi partilere ya da kanaat önderlerine yeterince temas edemedik. Mücadelemizi genişletmek istiyorsak bu eksikliği hızla telafi etmeliyiz. Mücadele yalnızca bizim değil, hepimizin.”
Akar, önümüzdeki süreçte sendikalarla, meslek örgütleriyle ve diğer siyasi aktörlerle daha yakın temas kuracaklarını da belirtti.

“YARIN BİZİM DE EVİMİZE EL KOYABİLİRLER”

Erkan Akar, İmamoğlu’nun tutuklanmasından önce yaşanan diploma iptali krizine de dikkat çekerek yaşananların ciddiyetini şöyle özetledi:

“Otuz beş yıllık bir diploma iptal edildi. Sonrasında gelen gözaltı, tutuklama, mal varlıklarına el koyma kararları… Bu akıl almaz zincir, artık hepimize ‘sıra kimde’ korkusunu yaşatıyor. Cumhurbaşkanının bir cümlesi vardı: ‘Yarın gelir senin evine de el koyar.’ Bu artık bir parti meselesi değil, bir ülkenin hukuk düzeninin meselesi.”
“BİRLEŞMEK MECBURİYETTİR, LÜTUF DEĞİL”

Akar, açıklamasını bir çağrıyla sonlandırdı:

“Türkiye’de yüzde 80’i açlıkla mücadele eden bir halk var. Demokrasi, hukuk, adalet, geçim, özgürlük taleplerimiz ortak. Mevcut sistem bizi birleştirmeye zorluyor. Bu bir tercihten ziyade bir zorunluluktur. Bugün susanlar, yarın başlarına geldiğinde çok geç kalmış olabilirler.”